9 Aralık 2012 Pazar

Hayata Geç Kala,Hayatı Beş Geçe

Sürekli bir şeylere geç kalmakla geçiyor hayat.
Örneğin;bir vapura yetişmeye çalışıyorsun,işe-okula gitmek için.Geç kalıyorsun.Derken bir sonrakini bekliyorsun.İnsan durup düşünmeden edemiyor basit bir vapur bile olsa kaçmış olan.Sahi daha nelere geç kalmakla geçiyor hayat?

Zamana,mekana,yaşanmışlıklara,arkadaşlığa,dostluğa,sevmeye,sevilmeye..
Kah siz,kah birileri geç kalıyor yaşanacaklara.Böylelikle akıp gidiyor hayat.Bu kısır döngüye devam ettirerek akıp gidiyor.Bizlerde bu alışılagelmişliğe ayak uydurarak -uydurmaya çalışarak- yolumuza devam ediyoruz.
Öyle zamanlar geliyor ki sonra,boşvermişlik,bıkkınlık beliriveriyor insanın zihninde.Hayatı,insanları,sorumlulukları birçok şeyi yok saymaya sebep olan bıkkınlık.Birazda etrafımızdakiler sürüklüyor bu duruma bizi.Diyorum ya,hep geç kalmışlıklar diye.Tüm olay bundan ibaret oluveriyor.Bu durumdan nasıl kurtulunur,kurtulmak mümkün müdür bilmiyorum ama,artık ben hayata geç kalmak istemiyorum.Hayatı beş geçmek istiyorum..

25 Eylül 2012 Salı

Çetrefilli Hayatlar


''İki insan arasındaki en uzak mesafe zihindeki mesafedir.''Demişimdir her zaman.
Anlaşılmazlık,bilinmezlik bir kere girdi mi araya kurtulmak ne mümkün?Düşün,düşünebildiğin kadar.Sözcükler zihnini kemirip dursun.
Benim gibi her şeyi çok düşünen,önemseyen,yer yer detaylarda kaybolan insanların yaptığı bir yanlış bu.Yanlış demek ne kadar doğru ama öyle diyelim.
Arkadaşlıklarda,ilişkilerde bundan çok ağzı yanmış biri olarak söylüyorum,hayatı basit yaşayanların bunu nasıl başardıklarını hep merak etmişimdir.Özellikle geçmişi,yaşananları çabuk unutanların bunu nasıl başardığını.Şunu da belirtmeliyim ki,kızmamışımdır başaranlara beceremem de bunu zaten,sonuçta herkes kendinden yükümlüdür bu hayatta.Saygı duymasını bilmeye çalışmışımdır ne olursa olsun.Ner kadarını becerebilmişimdir bilemiyorum.
Belki de çok sahiplenmekten kaybediyorumdur her zaman.Ama doğrusu da bu değil midir?İçine alarak,her şeyiyle,benliğinle hayatında yer vermek..Aslolan bu değil midir?
Sonrası ne mi oluyor böyle yaşadığım zamanlarda;hayal kırıklıkları,can kırıklıkları..
Koca bir boşluk kaplıyor içimi .Yine ıskaladık hayatı diyorum kendi kendime.Benim anlamlandıramadıklarım,doğru saydıklarım;başkalarının yanlışı,net kararları oluvermiş.Ne istediğini bilerek yaşamak bu kadar zor olmamalı diyorum sonra.Gerçi bilmek yetmiyor bazen.İstediğin kadar istenmekte gerekiyor.Sonuç istediğin gibi olmayınca hoop sil baştan başlıyorsun hayata.Alışkanlıklarından,isteklerinden,düşüncelerinden kurtulmaya çalışarak yaşamaya başlıyorsun.En zoru da bu geliyor insana.Tam her şey yolunu buldu toparlanıyorum derken her şeye sıfırdan başlamak..Yeni istekler yeni alışkanlıklar gerekiyor gibi gözükse de eskilerden kurtulmak hayli zor oluyor.Dedim ya kolay vazgeçemiyorum yaşadıklarımdan,unutamıyorum.Yerler,mekanlar,zaman anımsatıyor geçmişi.
İleride hatırladığımda yüzümde sadece bir tebessüm uyandırsın istiyorum yaşadıklarım.Geçmişe döndürüp hüzün yaratmasın.Bunun için de zaman gerekiyor tabi ki.1 ay 5 ay belki 1 sene kim bilir?
Yine de ne olursa olsun yaşanılanlar birer tecrübe olarak kalıyor hayatımızda.İyi ya da kötü.Büyüyoruz,öğreniyoruz hayatı.Sevmeyi,sevilmeyi öğreniyoruz.Karşımızdakine kızmak yerine sessizce kenara çekilip yolumuza devam etmeyi öğreniyoruz hayli zor olsa da.Bu yüzden hep söylüyorum:
Çetrefilli hayatlar yaşıyoruz..

25 Temmuz 2012 Çarşamba

An Gelir




Yaz günlerinin bizi etkileyen olumsuz yanlarından biri de bunaltıcı sıcak havalar hiç şüphesiz.Çoğumuzun,bir şeyler yapma isteğinin yerini rehavet ve üşengeçlik almış durumda.Bende birkaç gündür kendimi bahsettiğim ruh hali içerisinde bulmaya başladım ta ki bu güne kadar.
Sabah,pencereden esen ılık esintiyle yeni güne gözlerimi açtığımdan itibaren gördüğüm rüyanın da etkisiyle özlem sarmıştı tüm benliğimi son yedi gündür olduğu gibi..
Havanın sıcaklığı bahanesiyle bütün gün aylaklık yapıp boş boş oturmayı düşünürken, bir  anlık düşünceyle odamda hazırlanırken buldum kendimi.Bir jean,bir tshırt geçti elime,alelade topuz yaptım saçlarımı ve olmazsa olmaz eyelınerı da sürüp çıktım evden.Yanımda 1 kağıt bir de kalemle.Koşa koşa yetiştim otobüse.İstikamet :Kadıköy..
Yarım saat sonra vardım İstanbul'un incisi semtime.Eskiden hüzünlerimden,düşüncelerden kurtulmak için sığındığım mabedim şimdilerde O'nunla geçirdiğim güzel zamanları hatırladığımda yüzümde tebessümler oluşturan bir yer oluvermiş.
Güneş iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı kendini Kadıköyde.Martılara atılmak üzere alınmış simitlerimle beraber iskeleye doğru yol aldım.
Denizin eşsiz mavisi,gökyüzünde güneş,muazzam boğaz.
Derken akordeon sesi çalındı kulağıma.Küçük bir erkek çocuğu,babasına eşlik ediyor.Ne de güzel çalıyor..
Vapur denizin üzerinde adeta süzülerek ilerliyor.Kız kulesinin gitgide uzaklaşan eşsiz güzelliği..
Ben yazıma yoğunlaşmışken  kapıya ilerleyen insanları fark ediyorum. Beşiktaşa gelmiş olmalıyız.
Yürüyorum..Aklımda hiçbir plan olmadan.Bir de bakıyorum ki iskeleden Ortaköye kadar yol almışım.Bir yerlerde soluklanıyorum.
Düşünceler beliriyor.''Anı yaşamak'' diyorum sonra.Doyasıya,düşünmeden sadece anı yaşamak.Mutluluk için,huzur için..
Birkaç  dize geliyor aklıma.Ne de güzel söylemiş Ahmet Hamdi:

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında..

30 Haziran 2012 Cumartesi

Gazete( Fogli Avvisi)


İzlediğim bir bilgi yarışmasında sıkça sorulan sorulardan  yola çıkarak,ilgimi çeken merak ettiğim kelimelerin kökenlerini araştırmaya başladım. Aslında günlük hayatta sıklıkla duyduğumuz, kullandığımız kelimelerin, gerçekteki anlamlarının çok farklı olduğunu fark etmeme yol açtı bu merak.
Dilimize Arapça,Farsça,Fransızca gibi birçok dilden çeşitli kelimelerin geçtiğini biliyoruz.Peki ya bu kelimelerin bizim dilimizde kullandığımız anlamlarının çok daha ötesinde gerçek anlamları?İşte bu noktada köken bilimi olan Etimoloji giriyor devreye.Bir kelimenin ilk defa nerede ortaya çıktığını,hangi coğrafyalarda,hangi dillerde kullanılıp başka dillere nasıl geçtiğini öğrenmemize yardımcı oluyor etimoloji.
Kelimelerin kökenlerinin,ortaya çıkışlarını  merakımdan yola çıkarak ''GAZETE'' kelimesini ufak çaplı araştırdım.Enteresan bir sonuç çıktı ortaya:
Ortaçağda Venediklilerin ticaretten haberlerinin olduğunu gösteren, fogli avvisi(haber veren topraklar) denilen küçük broşür kağıtları  satılmaktaydı.Venedikliler Fogli Avvisi'leri satın alabilmek için eski para birimlerinden biri  olan ''Gazetta'' ismi ve damgası altında para başmışlardır.Fogli avvisi'leri ''Bir gazetta'' karşığında satıyorlardı.Osmanlı zamanında bu broşürlerle tanışan Türkler, bu kağıdın adının Gazetta olduğunu düşünmüş ve gazete kelimesini ''haber veren kağıt'' olarak dilimize geçirmişlerdir.
Her gün birçok insanın okuduğu,güncel haberlerin bulunduğu gazete adını verdiğimiz yayının gerçek anlamı meğer,fogli avvisiden geliyormuş.
Kelimeler arasında  yolculuk yapmanın verdiği hazla darısı başka kelimelerin anlamlarına..

12 Haziran 2012 Salı

İç sesin yansıması


Önümden akıp giden insan silüetleri belli -belirsiz.
Karşımda boğaz;eşsiz..
Bir vapur geçiyor şimdi.Kim bilir ne kavuşmalara şahit olmuştur ne de ayrılıklara.
Denizin mavisi,küçük bir kız çocuğunun gözlerinde gizli.
Martılar..
Denize tutsaklıklarında saklı belki de bütün sırlar.
Gözlerimi kapatmış,sessiziliği dinliyorum.Rüzgar esiyor hafif hafif.Diğer yandan  kavurucu güneşin sıcaklığını hissediyorum.
Yavaş yavaş düşünceler beliriyor zihnimde.Ruhumun derinliklerinden gelen esinti..Sahi nedir bu içimdeki?Huzur mu,mutluluk mu?
Yeniden bir ses duyuyorum sessizliğin içinde.Tanıdık bir ses.Bir vapur geçiyor olmalı..
Tekrardan düşüncelere dalıyorum.Gözümde bir şeyler canlanıyor.Bir yüz,bir bakış,bir dokunuş..
Bedenim burada ama sahi ruhum?Ait olduğu yerde diyorum kendi kendime.Bir gülümseme beliriyor yüzümde.Özlenilen,hissedilen,beklenen diyorum.
Ben,sessizliğim bir de martıların gittikçe uzaklaşan sesleri.Ah o martılar yok mu!Umudun habercisi,her şeyin başlangıcı olan martılar.
Şimdi gitme vakti kız kulesi..
Beklenilenlere doğru yol alıyorum usul usul,yüzümde gülümsemem içimde o ''ilk'' günkü huzur..

8 Mayıs 2012 Salı

Hayaller

Hepimizin gerçekleştirmek istediği hayalleri vardır.Büyük heyecanlarla,umutlarla istenen hayaller..Kimilerimiz çocukluktan süregelir,kimimizin büyüdükçe şekillenir.
Uyumadan önce ''elbet bir gün gerçekleştireceğim'' lerle başlayan hayaller,daha sonralarda yerini her geçen gün  perçimlenerek artan hayallere bırakır.
Bana gelecek olursam.Çok hayal kuran biri olarak tanımlarım her zaman kendimi.Hayal kurmak güzeldir.İnsanın ufkunu geliştirir,yaşama sevincini arttırır.
Son zamanlarda çok düşünür oldum gerçekleştirmek istediğim hayallerimi.Üzerinde yoğunlaşır oldum iyiden iyiye.Çocukluktan beri kurduğum hayallerim vardır hiçbir zaman vazgeçmediğim.Hani klasik bir soru vardır ya hepimize sorulmuş olan,büyüyünce ne olacaksın? hayallerin neler?Uzun süredir aynı yanıtı verdiğim değişmek bilmeyen hayallerim..
Motosiklet  tutkum mesela.Çocukluğumdan beri dilimden düşürmediğim,hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirebilmemi sağlayabilecek olan  tutku.Her zaman derim etrafımdakilere''motor alıp tüm ülkeyi hatta dünyayı karış karış gezeceğim'' diye.Nereleri diye sorarlar.Daha sonra anlatmaya başlarım büyük bir heyecanla:
Doğu Karadeniz,Ege,Akdeniz,Güneydoğu..Özetle tüm Türkiye yani derler hemen.''Özetle tüm Türkiye!''der ve gülümserim.Sonrasında  dünya turu alır sırayı.Öncelik Balkanlarındır.Yunanistan,Sırbistan,Makedonya,Bosna,Bulgaristan..Sonra New York,Los Angeles,Mexico City,Küba,Brezilya,Berlin,Paris,Londra,Amsterdam,Moskova,Tokyo,Çin,Hindistan.. diye uzayııp gider.
Karış karış dünyayı gezmek;yeni insanlar,yeni kültürler tanımak,yeni tatlar keşfetmek demektir.Derken başka bir hayalim girer devreye.
İtalyan Mutfağı,Meksika Mutfağı özetle dünya mutfağından esintilerin olduğu,bir çok tadı bir arada bulunduran restaurant açma hayalim..Samimi ve bir o kadar içten olabilecek bir mekan.Düşünürken bile gözlerimin ışıldadığını hisseder gibiyim.
Motosiklet,dünya turu,restaurant derken sanatı da unutmak olmaz tabi.
Keman..sesinin bana huzur verdiği, kendimi bambaşka bir alemde hissettiğim o müthiş efsunlu ensturman.Ve o tutku başka bir kapıyı daha aralar:Tango..Müziğin,ruhun ve bedenin eşsiz armonisi.Derken ardından ilk olarak 8.sınıfta okul tiyatrosunda oynadığım başrolle gelen -tabir-i caizse- tiyatro aşkı.Ve son olarak Fransızca,İtalyanca ve Yunanca öğrenme isteğim.
Ne de çok şey istiyorsun sen yahu diyen sesleri duyar gibiyim.İstemenin sınırı yoktur.İstemek gerçekleştirmenin yarısıdır.Neye göre,kime göre kısıtlayabiliriz ki hayallerimizi?Bilmeye aç,öğrenmeye aç olduktan sonra kim durabilir ki önünde hayallerin?
Benim hayallerim de gerçekleştirilmeyi bekliyorlar zihnimin bir köşesinde.Kim bilir belki yakın zamanda belki de  3-5 sene sonra:MEGOLA İDEA!

29 Nisan 2012 Pazar

Mesafe


Kimileriyle aranda kilometrelerce mesafe vardır. Ama bu, dostluğa, sevgiye engel değildir. Kimileriyle de yakınsındır.Ancak,tüm engel zihinlerde olan mesafelerden ibarettir.Bir süre sonra da insanın elini,kolunu bağlar hale gelir bu mesafeler. Bir kere girdi mi zihinlere,adeta kuzeyle güney kutbu kadar uzak kılar iki insanı birbirinden.


İstanbul gibidir zihinlerdeki mesafe.Biri Avrupadır,diğeri Asya.. Ulaşamazlar birbirlerine.Yakındırlar ama bir o kadar da uzaktırlar aslında.Duymaz,görmez,işitmezler
birbirlerini.Bazen de sadece biri çabalar ötekine sesini duyurabilmek için.Neyin mücadelesidir bu? Belki dostluğun,belki arkadaşlığın,belki sevginin mücadelesidir.Kim bilir?


Çabaların,isteklerin meyvesinin alınmadığını gördüğü an da biri bırakır artık ötekine ulaşma mücadelesini.Dostluk bitmiştir bile.Bir de bakar ki verilen çabanın karşısındakinde yeri yoktur.
Bir duvar gibidir adeta.Tepkisiz,hissiz.
Bir dağın zirvesinden karşı ki dağa haykırmak gibidir mesela.
Bağırırsın.. Sadece kendi sesin vuku bulur kulaklarında..

Vel hasıl-ı kelam,
  İki kişi var: Kilometrelerin araya girip zihinlerimizin bir olduğu

Ve bir kişi var: Birimiz Avrupa ,diğerimiz Asya..




18 Nisan 2012 Çarşamba

Fırsat

Elimize bir fırsat geçer bazen.Bunu nasıl değerlendirebileceğimizi düşünür dururuz.Gerçekleşmesini çok istediğimiz bir şeyi mutlak kılma olanağı..Nasıl avantaja çevirebilirimler birbirini kovalar.Yapmak istediğimiz bir şey vardır.Ona odaklanırız,hesaplar yapar her şeyi birbirine uydurmaya çalışırız.İstediğimiz şeye ulaşmak,gerçekleştirmek için yapılan fedakarlıklar, düşünceler içinden çıkılmaz bir hal almaya başlayabilir bir zaman sonra.Fırsat bulmuşken yapma isteği ağır basar iyiden iyiye.Elde etmek için yapamayacağımız fedakarlık yok gibi görülür o an da.Bir kere düşmüştür akla.Olması mümkünken neden olmasın?

Ama sınırlar, -imkansızlıklar- beliriverir o an da.Belki de hep varlardır da yeni farkına varıyoruzdur kim bilir?

Aslına bakacak olursak imkansız diye bir şeyin varlığına inanmamak gerekir.İmkanı insan biraz da kendi yaratır. Bazı şeyler olmuyorsa bu imkansızlıktan değil;olanaksızlıktan,kısıtlanmalardandır hepsi bu.

Daha sonra istekler,tutkular,çabalar ardarda gelince düşünceleri kısıtlamak, duygulara ket vurmak zorlaşır.Bir zaman sonra bir de bakarız ki tutkularımızın esiri olmuşuz.Kötü bir şey değildir bu aksine,insanı istediği şeye ulaşmaya bir adım daha yaklaştırır.Öyleyse:

Hedef belli.Tam yol ileri!

11 Nisan 2012 Çarşamba

Beklenti

Herkes mutlu olsa,sevdikleriyle olsa,hissettiğini yaşasa,kimse üzülmese?

Diye düşünür dururuz çoğu zaman.Sürekli bir arayış içerisinde buluruz kendimizi.Bu tam anlamıyla bir kısır döngüdür aslında.Birinin mutluluğu öbürünün hüznü,bir diğerinin hüznü öbürünün yaşama sevincidir.

Ne acıdır ki hayat bu döngüden ibarettir.Kimimiz gülerken kimimiz hüzne boğulabiliriz.Tam mutlu olduk derken bir engel çıkabilir karşımıza.Ve tam hiçbir şeyin yolunda gitmediğine inandığımız an da yeşerebilir bir ağacın dalları yeniden içimizde.Sararmış sonbahar yaprakları yerini,umutla açan beyaz bahar çiçeklerine bırakır..

Güneşin sıcaklığıyla adeta kavrulur içimiz,serin sularda can bulur bedenimiz.Güz bitti şimdi.Gün baharı yaşama günüdür.Sevinçle,yeni beklentilerle..

10 Nisan 2012 Salı

İste!

Bir şeyi istemek,ona ulaşmak için çabalamak..

Bu tıpkı;

Engebeli yolları aşıp,ufukta görülen denize ulaşmanın verdiği mutluluk gibi.

Bilirsin uzaktır -deniz- ama bir o kadar da yakındır aslında.Mesafeler görünmez,hissedilmez,hissedilen tek bir şey vardır:ona ulaşma isteği.Büyük bir hazla,umutla.

Ve şimdi ben
, denizi görür gibiyim yeniden...

Ve şimdi mutluluk sarmaya başladı tüm bedenimi.

Ve şimdi ben yeniden,

Martıların seslerini duyar gibiyim..Hep bir ağızdan umudun şarkısını söylüyorlar.

Martıların nağmeleri arasından duyulan bir ses!Kulak veriyorum:

''İste.Sadece iste!'' diyor bana.

Sadece istiyorum..

Ve şimdi ben,

Dışarıda yağan yağmura inat güneşi görüyorum.İnsanın içini ısıtan sıcacık akşam güneşini..

6 Nisan 2012 Cuma

alıntı

İdeal ilişki diye bir şey yok. Her birimizin bir ilişkide aradığı başka bir şey var. Kimimiz tutkuyu, kimimiz huzuru,kimimiz paylaşmayı arıyor... Bazımız yan yana dipdibe, bazımız biraz mesafeli ilişkiyi tercih ediyor. Önemli olan senin ilişkinde aradığını bulman, mutlu olman. O yüzden ilişkin sana iyi geliyorsa, başka ilişkilerle, filmlerdeki örneklerle, onunla bununla kıyaslama... Nasıl her insanın seçimleri, hayalleri kendine özgü olduğunda değerliyse, senin ilişkin de sana iyi geliyorsa ne güzel... Şu anda aradığın ilişkiyi yaşıyorsan tadını çıkart, henüz bulamadıysan da sakın aramaktan vazgeçme..
(Aret Vartanyan)

30 Mart 2012 Cuma

Armoni..







Sonu olmayan bir yol gibi,bitmek tükenmek bilmeyen..Uçsuz bucaksız engin deniz gibi.Yürümek sadece bu yolda.
Sahi nedir bu içimdeki duygu karmaşaşı?
sessizliğin içinde yağmur ve ben.Bir de Ortaçgil.Ne de güzel söylüyor.Kulak veriyorum:


'' Bugün yağmur bir kadın saçıdır.
  Yeryüzüne dökülen
  Upuzun,ince ince,karanlık kokulu..
  Sen ki aşkta aldatıldın
  Yüreğin taş parçası
  Dinle,yağmuru dinle..
  Teselli bul türküsünden
  Her şey olur,
  Her şey büyür,
  Her şey geçer,
  Hayat kalır..''

Bir ben,bir sessizliğim,Ortaçgil ve yağmurun; armonisi..

28 Mart 2012 Çarşamba

ahenk..

üç bağlantıyı da aynı anda farklı sekmelerden açıp dinleyin.ortaya çıkan şey gerçekten mükemmel   

Karmaşa

''Yaşamak neden böyle içler acısı, neden bir uçurumun yanıbaşından geçen daracık bir yol gibi’

"Siz duygularınızın kölesisiniz herkes gibi. Ama size hükmeden bu duyguları tanıyamaz, ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkacağını bilemezsiniz. Bir aşk, bir öfke, çıldırıcı bir kıskançlık, dayanılmaz bir özlem, bazen karanlıkların içinden çıkıp sizi esir alabilir. Bazen bir başka insan için kendinizden vazgeçebilirsiniz.bazen öfkeyle kamaşır içiniz.
Yitirmenin ne olduğunu biliyorum.
Yaşadığımız aşklar hayatımızı değiştiriyor. Yapılan hatalarda değişen hayatı bir kez daha değiştiriyor. Savruluyoruz...
hayata ne ile başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor. Gurur ve aptallık.
Kaç kez yaşadığımız anın değerini bilmediğimiz için geleceği reddetmişizdir, kaç kez kıymetini anlayamadığımız bir anda yaşadığımızdan çok parlak olabilecek bir geleceği elimizden kaçırmışız.

Hayata neyle başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor.
Gurur ve aptallık.
halbuki her şeyi istemiştik değil mi?
V.W(Alıntı)

23 Şubat 2012 Perşembe

Üç Maymun

Seni çok seviyorum dediğin kişinin ya da kişilerin ''hayırdır az ömrüm mü kaldı?'' der gibi gözlerle bakması kadar acı bir şey yoktur sanırım.
Sevgi güzel bir şeydir.Utanılacak ya da ayıplanacak bir şey değil.''seni seviyorum'' cümlesi de içten gelen duygunun en iyi ifade şeklidir.Gerçekten hissettiğin insana  bunu dile getiriyorsan senden mutlusu yoktur.Tabi karşındaki üç maymunu oynamadığı sürece.

30 Ocak 2012 Pazartesi

Seninle Yaşlanmak İstiyorum



saat olmuş 02.49..
Fonda Edith Piaf; başrolde yine Can Yücel..



Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı “HER ŞEYDE”..
Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı “HERŞEYDE”…..

6 Ocak 2012 Cuma

Neşenin ve aşkın sesleri..

Ne zaman canım sıkılsa,kafamı dağıtmaya ihtiyacım olsa ya  dışarı çıkarım,tek başıma dolaşırım Kadıköy sokaklarında ya da alırım yanıma şekersiz,sütsüz kahvemi takarım kulaklığımı  Ray Charles'ı dinlerim.I got a woman,Hit the road jack.Efsane şarkılarla kendime gelirim.Bir de bakarım ki sıkıntılar uçup gitmiş.Şarkıya eşlik ederek dans ediyorum ayna karşısında:)Ray Charles bir yana Edith Piafın'da yeri başkadır bende.Ne zaman başımda kavak yelleri esse,içim heyecan dolu kıpır kıpır olsa,Edith Piaf girer devreye o muhteşem,insanı adete büyüleyen kadife sesiyle..Padam Padam ve arkasından La vie en rose gelir.Dalar giderim uzaklara..Ta derinliklere.İç dünyamla bütünleşirim o anlardaAnnemle tanıdım Ray Charles'ı Edith Piafı.İyi ki tanımışım bu iki muhteşem sesi.Hüznümde Ray Charles'la kendime gelen,Edith Piafla aşkı hisseden biri oluvermişim bir an da.O zaman şu an ki ruh halimle orantılı gelsin Edith Piaf'ın kadife sesinden La vie en rose :))