9 Eylül 2013 Pazartesi

Tuhaf Şeyler

(geçen seneden kalma taslakta unutulmuş bir yazı)
Yazmayalı uzun zaman olmuş.Bir süredir zihnimi kurcalayan bir konu beni yazmaya yöneltti .
Birini  hayatına almak ne kadar kolaysa hayatından çıkarmakta bir o kadar kolay olmuş durumda günümüzde.Ya da sadece görünürde bu kolaylık.Akıllara hemen sevgili gelmemeli.Bir arkadaş,bir dost için de geçerli bu söylediğim.Şartlar,imkanlar,olanaklar,isteksizlik vs vs.Saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok.
Kendimi ele almak gerekirse, yaşadıklarımdan dolayı insanlara yaklaşırken bir adım geride durmayı yeğlemişimdir her zaman.Ne kadar doğru,ne kadar yanlış orası tartışılır.Tanıdıkça bir şeyleri paylaştıkça güvenimi kazanmaya başladıkça o insan benim hayatımdaki yerini gerçekten almaya başlar.Ondan sonrası çok daha büyük bir hal alır.Sahiplenme duygusu içten içe esir alır beni.Hiç bitmeyecekmiş gibi,hiç gitmeyecekmiş gibi sahiplenmek isterim körü körüne.Bu denli sahiplenme duygusu doğru mu yanlış mı orası muamma.Her zaman olduğu gibi başkalarına kulak asmadan kendi bildiğimi yapar kendi sesimi dinlerim.Sonuç mu?Çok sapmadan hemen asıl meseleye döneyim.Uzun lafın kısası çoğu zaman ıskalamış olurum bazı şeyleri.Ama biraz erken,ama biraz geç..

9 Aralık 2012 Pazar

Hayata Geç Kala,Hayatı Beş Geçe

Sürekli bir şeylere geç kalmakla geçiyor hayat.
Örneğin;bir vapura yetişmeye çalışıyorsun,işe-okula gitmek için.Geç kalıyorsun.Derken bir sonrakini bekliyorsun.İnsan durup düşünmeden edemiyor basit bir vapur bile olsa kaçmış olan.Sahi daha nelere geç kalmakla geçiyor hayat?

Zamana,mekana,yaşanmışlıklara,arkadaşlığa,dostluğa,sevmeye,sevilmeye..
Kah siz,kah birileri geç kalıyor yaşanacaklara.Böylelikle akıp gidiyor hayat.Bu kısır döngüye devam ettirerek akıp gidiyor.Bizlerde bu alışılagelmişliğe ayak uydurarak -uydurmaya çalışarak- yolumuza devam ediyoruz.
Öyle zamanlar geliyor ki sonra,boşvermişlik,bıkkınlık beliriveriyor insanın zihninde.Hayatı,insanları,sorumlulukları birçok şeyi yok saymaya sebep olan bıkkınlık.Birazda etrafımızdakiler sürüklüyor bu duruma bizi.Diyorum ya,hep geç kalmışlıklar diye.Tüm olay bundan ibaret oluveriyor.Bu durumdan nasıl kurtulunur,kurtulmak mümkün müdür bilmiyorum ama,artık ben hayata geç kalmak istemiyorum.Hayatı beş geçmek istiyorum..

25 Eylül 2012 Salı

Çetrefilli Hayatlar


''İki insan arasındaki en uzak mesafe zihindeki mesafedir.''Demişimdir her zaman.
Anlaşılmazlık,bilinmezlik bir kere girdi mi araya kurtulmak ne mümkün?Düşün,düşünebildiğin kadar.Sözcükler zihnini kemirip dursun.
Benim gibi her şeyi çok düşünen,önemseyen,yer yer detaylarda kaybolan insanların yaptığı bir yanlış bu.Yanlış demek ne kadar doğru ama öyle diyelim.
Arkadaşlıklarda,ilişkilerde bundan çok ağzı yanmış biri olarak söylüyorum,hayatı basit yaşayanların bunu nasıl başardıklarını hep merak etmişimdir.Özellikle geçmişi,yaşananları çabuk unutanların bunu nasıl başardığını.Şunu da belirtmeliyim ki,kızmamışımdır başaranlara beceremem de bunu zaten,sonuçta herkes kendinden yükümlüdür bu hayatta.Saygı duymasını bilmeye çalışmışımdır ne olursa olsun.Ner kadarını becerebilmişimdir bilemiyorum.
Belki de çok sahiplenmekten kaybediyorumdur her zaman.Ama doğrusu da bu değil midir?İçine alarak,her şeyiyle,benliğinle hayatında yer vermek..Aslolan bu değil midir?
Sonrası ne mi oluyor böyle yaşadığım zamanlarda;hayal kırıklıkları,can kırıklıkları..
Koca bir boşluk kaplıyor içimi .Yine ıskaladık hayatı diyorum kendi kendime.Benim anlamlandıramadıklarım,doğru saydıklarım;başkalarının yanlışı,net kararları oluvermiş.Ne istediğini bilerek yaşamak bu kadar zor olmamalı diyorum sonra.Gerçi bilmek yetmiyor bazen.İstediğin kadar istenmekte gerekiyor.Sonuç istediğin gibi olmayınca hoop sil baştan başlıyorsun hayata.Alışkanlıklarından,isteklerinden,düşüncelerinden kurtulmaya çalışarak yaşamaya başlıyorsun.En zoru da bu geliyor insana.Tam her şey yolunu buldu toparlanıyorum derken her şeye sıfırdan başlamak..Yeni istekler yeni alışkanlıklar gerekiyor gibi gözükse de eskilerden kurtulmak hayli zor oluyor.Dedim ya kolay vazgeçemiyorum yaşadıklarımdan,unutamıyorum.Yerler,mekanlar,zaman anımsatıyor geçmişi.
İleride hatırladığımda yüzümde sadece bir tebessüm uyandırsın istiyorum yaşadıklarım.Geçmişe döndürüp hüzün yaratmasın.Bunun için de zaman gerekiyor tabi ki.1 ay 5 ay belki 1 sene kim bilir?
Yine de ne olursa olsun yaşanılanlar birer tecrübe olarak kalıyor hayatımızda.İyi ya da kötü.Büyüyoruz,öğreniyoruz hayatı.Sevmeyi,sevilmeyi öğreniyoruz.Karşımızdakine kızmak yerine sessizce kenara çekilip yolumuza devam etmeyi öğreniyoruz hayli zor olsa da.Bu yüzden hep söylüyorum:
Çetrefilli hayatlar yaşıyoruz..

25 Temmuz 2012 Çarşamba

An Gelir




Yaz günlerinin bizi etkileyen olumsuz yanlarından biri de bunaltıcı sıcak havalar hiç şüphesiz.Çoğumuzun,bir şeyler yapma isteğinin yerini rehavet ve üşengeçlik almış durumda.Bende birkaç gündür kendimi bahsettiğim ruh hali içerisinde bulmaya başladım ta ki bu güne kadar.
Sabah,pencereden esen ılık esintiyle yeni güne gözlerimi açtığımdan itibaren gördüğüm rüyanın da etkisiyle özlem sarmıştı tüm benliğimi son yedi gündür olduğu gibi..
Havanın sıcaklığı bahanesiyle bütün gün aylaklık yapıp boş boş oturmayı düşünürken, bir  anlık düşünceyle odamda hazırlanırken buldum kendimi.Bir jean,bir tshırt geçti elime,alelade topuz yaptım saçlarımı ve olmazsa olmaz eyelınerı da sürüp çıktım evden.Yanımda 1 kağıt bir de kalemle.Koşa koşa yetiştim otobüse.İstikamet :Kadıköy..
Yarım saat sonra vardım İstanbul'un incisi semtime.Eskiden hüzünlerimden,düşüncelerden kurtulmak için sığındığım mabedim şimdilerde O'nunla geçirdiğim güzel zamanları hatırladığımda yüzümde tebessümler oluşturan bir yer oluvermiş.
Güneş iyiden iyiye hissettirmeye başlamıştı kendini Kadıköyde.Martılara atılmak üzere alınmış simitlerimle beraber iskeleye doğru yol aldım.
Denizin eşsiz mavisi,gökyüzünde güneş,muazzam boğaz.
Derken akordeon sesi çalındı kulağıma.Küçük bir erkek çocuğu,babasına eşlik ediyor.Ne de güzel çalıyor..
Vapur denizin üzerinde adeta süzülerek ilerliyor.Kız kulesinin gitgide uzaklaşan eşsiz güzelliği..
Ben yazıma yoğunlaşmışken  kapıya ilerleyen insanları fark ediyorum. Beşiktaşa gelmiş olmalıyız.
Yürüyorum..Aklımda hiçbir plan olmadan.Bir de bakıyorum ki iskeleden Ortaköye kadar yol almışım.Bir yerlerde soluklanıyorum.
Düşünceler beliriyor.''Anı yaşamak'' diyorum sonra.Doyasıya,düşünmeden sadece anı yaşamak.Mutluluk için,huzur için..
Birkaç  dize geliyor aklıma.Ne de güzel söylemiş Ahmet Hamdi:

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında..

30 Haziran 2012 Cumartesi

Gazete( Fogli Avvisi)


İzlediğim bir bilgi yarışmasında sıkça sorulan sorulardan  yola çıkarak,ilgimi çeken merak ettiğim kelimelerin kökenlerini araştırmaya başladım. Aslında günlük hayatta sıklıkla duyduğumuz, kullandığımız kelimelerin, gerçekteki anlamlarının çok farklı olduğunu fark etmeme yol açtı bu merak.
Dilimize Arapça,Farsça,Fransızca gibi birçok dilden çeşitli kelimelerin geçtiğini biliyoruz.Peki ya bu kelimelerin bizim dilimizde kullandığımız anlamlarının çok daha ötesinde gerçek anlamları?İşte bu noktada köken bilimi olan Etimoloji giriyor devreye.Bir kelimenin ilk defa nerede ortaya çıktığını,hangi coğrafyalarda,hangi dillerde kullanılıp başka dillere nasıl geçtiğini öğrenmemize yardımcı oluyor etimoloji.
Kelimelerin kökenlerinin,ortaya çıkışlarını  merakımdan yola çıkarak ''GAZETE'' kelimesini ufak çaplı araştırdım.Enteresan bir sonuç çıktı ortaya:
Ortaçağda Venediklilerin ticaretten haberlerinin olduğunu gösteren, fogli avvisi(haber veren topraklar) denilen küçük broşür kağıtları  satılmaktaydı.Venedikliler Fogli Avvisi'leri satın alabilmek için eski para birimlerinden biri  olan ''Gazetta'' ismi ve damgası altında para başmışlardır.Fogli avvisi'leri ''Bir gazetta'' karşığında satıyorlardı.Osmanlı zamanında bu broşürlerle tanışan Türkler, bu kağıdın adının Gazetta olduğunu düşünmüş ve gazete kelimesini ''haber veren kağıt'' olarak dilimize geçirmişlerdir.
Her gün birçok insanın okuduğu,güncel haberlerin bulunduğu gazete adını verdiğimiz yayının gerçek anlamı meğer,fogli avvisiden geliyormuş.
Kelimeler arasında  yolculuk yapmanın verdiği hazla darısı başka kelimelerin anlamlarına..

12 Haziran 2012 Salı

İç sesin yansıması


Önümden akıp giden insan silüetleri belli -belirsiz.
Karşımda boğaz;eşsiz..
Bir vapur geçiyor şimdi.Kim bilir ne kavuşmalara şahit olmuştur ne de ayrılıklara.
Denizin mavisi,küçük bir kız çocuğunun gözlerinde gizli.
Martılar..
Denize tutsaklıklarında saklı belki de bütün sırlar.
Gözlerimi kapatmış,sessiziliği dinliyorum.Rüzgar esiyor hafif hafif.Diğer yandan  kavurucu güneşin sıcaklığını hissediyorum.
Yavaş yavaş düşünceler beliriyor zihnimde.Ruhumun derinliklerinden gelen esinti..Sahi nedir bu içimdeki?Huzur mu,mutluluk mu?
Yeniden bir ses duyuyorum sessizliğin içinde.Tanıdık bir ses.Bir vapur geçiyor olmalı..
Tekrardan düşüncelere dalıyorum.Gözümde bir şeyler canlanıyor.Bir yüz,bir bakış,bir dokunuş..
Bedenim burada ama sahi ruhum?Ait olduğu yerde diyorum kendi kendime.Bir gülümseme beliriyor yüzümde.Özlenilen,hissedilen,beklenen diyorum.
Ben,sessizliğim bir de martıların gittikçe uzaklaşan sesleri.Ah o martılar yok mu!Umudun habercisi,her şeyin başlangıcı olan martılar.
Şimdi gitme vakti kız kulesi..
Beklenilenlere doğru yol alıyorum usul usul,yüzümde gülümsemem içimde o ''ilk'' günkü huzur..

8 Mayıs 2012 Salı

Hayaller

Hepimizin gerçekleştirmek istediği hayalleri vardır.Büyük heyecanlarla,umutlarla istenen hayaller..Kimilerimiz çocukluktan süregelir,kimimizin büyüdükçe şekillenir.
Uyumadan önce ''elbet bir gün gerçekleştireceğim'' lerle başlayan hayaller,daha sonralarda yerini her geçen gün  perçimlenerek artan hayallere bırakır.
Bana gelecek olursam.Çok hayal kuran biri olarak tanımlarım her zaman kendimi.Hayal kurmak güzeldir.İnsanın ufkunu geliştirir,yaşama sevincini arttırır.
Son zamanlarda çok düşünür oldum gerçekleştirmek istediğim hayallerimi.Üzerinde yoğunlaşır oldum iyiden iyiye.Çocukluktan beri kurduğum hayallerim vardır hiçbir zaman vazgeçmediğim.Hani klasik bir soru vardır ya hepimize sorulmuş olan,büyüyünce ne olacaksın? hayallerin neler?Uzun süredir aynı yanıtı verdiğim değişmek bilmeyen hayallerim..
Motosiklet  tutkum mesela.Çocukluğumdan beri dilimden düşürmediğim,hayallerimin bir çoğunu gerçekleştirebilmemi sağlayabilecek olan  tutku.Her zaman derim etrafımdakilere''motor alıp tüm ülkeyi hatta dünyayı karış karış gezeceğim'' diye.Nereleri diye sorarlar.Daha sonra anlatmaya başlarım büyük bir heyecanla:
Doğu Karadeniz,Ege,Akdeniz,Güneydoğu..Özetle tüm Türkiye yani derler hemen.''Özetle tüm Türkiye!''der ve gülümserim.Sonrasında  dünya turu alır sırayı.Öncelik Balkanlarındır.Yunanistan,Sırbistan,Makedonya,Bosna,Bulgaristan..Sonra New York,Los Angeles,Mexico City,Küba,Brezilya,Berlin,Paris,Londra,Amsterdam,Moskova,Tokyo,Çin,Hindistan.. diye uzayııp gider.
Karış karış dünyayı gezmek;yeni insanlar,yeni kültürler tanımak,yeni tatlar keşfetmek demektir.Derken başka bir hayalim girer devreye.
İtalyan Mutfağı,Meksika Mutfağı özetle dünya mutfağından esintilerin olduğu,bir çok tadı bir arada bulunduran restaurant açma hayalim..Samimi ve bir o kadar içten olabilecek bir mekan.Düşünürken bile gözlerimin ışıldadığını hisseder gibiyim.
Motosiklet,dünya turu,restaurant derken sanatı da unutmak olmaz tabi.
Keman..sesinin bana huzur verdiği, kendimi bambaşka bir alemde hissettiğim o müthiş efsunlu ensturman.Ve o tutku başka bir kapıyı daha aralar:Tango..Müziğin,ruhun ve bedenin eşsiz armonisi.Derken ardından ilk olarak 8.sınıfta okul tiyatrosunda oynadığım başrolle gelen -tabir-i caizse- tiyatro aşkı.Ve son olarak Fransızca,İtalyanca ve Yunanca öğrenme isteğim.
Ne de çok şey istiyorsun sen yahu diyen sesleri duyar gibiyim.İstemenin sınırı yoktur.İstemek gerçekleştirmenin yarısıdır.Neye göre,kime göre kısıtlayabiliriz ki hayallerimizi?Bilmeye aç,öğrenmeye aç olduktan sonra kim durabilir ki önünde hayallerin?
Benim hayallerim de gerçekleştirilmeyi bekliyorlar zihnimin bir köşesinde.Kim bilir belki yakın zamanda belki de  3-5 sene sonra:MEGOLA İDEA!